29 Ocak 2009 Perşembe

ZORLU BİR HAFTA

ÖNCELİKLE 6 GÜNDÜR BLOGTA YAZI YAZMADĞIM İÇİN HERKESTEN ÖZÜR DİLİYORUM .......
ASLINDA HERŞEY BİR TELEFONLA BAŞLADI ARAYAN ŞİRKETİMİZİN GENEL MÜDÜRÜ BENİ YANINA ÇAĞIRDI SONRA HER ŞEY BAŞLADI SU AN YAZIYI ŞİRKETTE SAAT 03.00 VE HALA ÇALIŞIYORUM VE RAPOR HAZIRLIYORUM ONUNLA BERABER ÇÜNKÜ HAFTA SONU DÖNEM SONU TOPLANTISI VAR BU RAPORLAR HERKES İÇİN ÖNEMLİ 2008 DÖNEM SONU ANALİZİ YAPILACAK 15 KİŞİLİK BİR KADROYLA ÇALIŞIYORUZ HİÇ DİNLEMEDEN ZOR AMA NEYAPLIM EMİR BÜYÜK YERDEN . İŞİN KÖTÜ TARAFI YAPTIĞIM TÜM PLANLAR ALT ÜST OLDU HERHALDE BU ÇALIŞMA 10 GÜN DSÜRECEĞİNİ TAHMİN DİYORUM . DAHA ÇOKK YAPILACAK İŞ VAR ARKADAŞLAR BU ARA TATİL BENİM İÇİN ÇOK ZOR GEÇECEKMİŞGİBİ GELİYOR BAKALIM HAYIRLISI......

19 Ocak 2009 Pazartesi

KAPİTALİST DÜZENİN ÇÖKÜŞÜ

Materyalizm anasının, sosyalist çocuğu mort olduktan sonra şimdi de Kapitalist evladı can çekişiyor. Sovyetler Birliğinin devasa kadavrası üzerine yıkıldığı toplumları da ezip bitirdiğin de, Materyalist ananın ikinci oğlu Kapitalizm ellerini oğuşturmuştu. Çünkü meydan artık onlara kalmıştı. Ama bugün, bu meydan onlara da dar gelmektedir.

İnsanı, sadece "maddi" yanıyla görüp sırf bir "tüketici" nazarıyla bakan anlayış, "biz nerde hata yaptık" diye, kendini sigaya çekeceğine, piyasalara daha fazla "kağıt" para pompalayarak yıkılmakta olan hastalıklı oğulunu canlandırmaya çalışıyor..Kapitalin olmadığı yerde kapitalizm olur mu..?

Dünyayı Anası Materyalizm olan iki sisteme mahkum eden Batılı kafa, bugün üçüncü yolu düşünmek zorundadır. Materyalizmin "devletçi" yanı nasıl çöküp gittiyse, "ferdiyetçi" yanı da çökecektir. Çünkü; anadan gelen genetik hastalıkla malüldür bunlar..Materyalizmin "homoeconis" diye tanımladığı insan, "insan insanın kurdudur" hayat felsefesini benimsemeyip de ne yapacaktı..Dünyayı acımasız bir "Kurtlar sofrası" haline getirenler, bugün bu sofrada yem olmak üzereler..

Siz, aslında "Tek yol" olan "üçüncü yol"u düşünmeye başlayın..Bu, kendi eseri olan insanı, herkesten çok iyi tanıyan Yüce Yaratanın yoludur. Bugün yeryüzünün tek gerçek ve geçerli semavi dini olan İslam'ın ekonomik hayatı nasıl dizayn ettiğine yeniden bakmanın günüdür. İnsanı, her şeyden önce, "manevi" yanıyla ele alıp bundan sonra "maddi" ihtiyaçlarını karşılamanın yollarını arama zamanıdır.

Allah'ın yasak ettiği faizi bol bol yiyerek, bıçağı yalayan kedi gibi, kendi kanınızı emip durdunuz. Kendi kanınızı ve tüm insanların kanını..Dünyayı, bitmek tükenmek bilmez iştihanızın yiyip bitirdiği bir atık çöplüğüne çevirdiniz. Tüketimi körükleyerek, dünyayı tükettiniz..Ama sonunda siz de tükenmenin eşiğine geldiniz işte..!

Bırakın Keynes'i, Marks'ı..Siz (hz)Muhammedin sav hayat tarzını bir gözden geçirin. İnsanı, Rabbine kul ama yeryüzüne efendi yapan Muhammedi yolu öğrenin..Dünyayı bir "Kurtlar sofrası" olmaktan çıkarıp "Halil İbrahim sofrası " yapacak Kuran ilkelerini anlamaya çalışın...!Sizi kurtaracak olan yalnızca budur..Başka bir şey değil..!

14 Ocak 2009 Çarşamba

İKTİDARIN ( FİLİSTİN İÇİN) YENİ SLOGANI DURMAK YOK BEKLEMEYE DEVAM.....

Gazzenin yok edilmesine milletimizin tepkisi çok doğal
Ama insan düsünmeden edemiyor bugüne kadar onlarca
olayda bu denli sesi çıkmayan bir millete ne oldu da
7 den 70 e filistin halkının yanında olduğunu ve hatta
siyonist israilin karsısında durusunu haykırabildi.

Bu milletin mayası sağlam ve israil vahşeti narkozun
etkisisiz hale getirdi.Ekonomik sıkıntılarla da birleşip
ciddi bir dışa vurum yaşandı mı desek..

Yardım kampanyalarının haddi hesabı yok.Herkes yarıs icinde
kermesler ,geceler düzenliyor..


Ancak insani yardım kampanyalarının , vahşet kınamalarının
siyasi taleplerin unutturmaması gereken gercekler var..........


İktidarın menfaatleri uğruna yaşananlar var.


İsrail Cumhurbaskanı katil simon perez mecliste vekillerimiz tarafından ayakta alkışlandı.
Başbakanımız yahudi strateji kurulusundan üstün cesaret ödülü aldı
İsrail dostluk grubunun 275 üyesi ak partiliydi.
22 islam ülkesinin sınırlarını değiştirecek BOP un eş başkanı başbakanımızdı.
İsrailin ölü askerlerinin kemikleri ve suriyenin irandan koparılıp etkisizleştirilmesi
icin arabuluculuk yapan hükümetimizdi.
Irak işgali sırasında "reel politik" masalları anlatan 3 aylık memur maaşlarından dem vurup
işbirlikçiliğe soyunan da hükümetimzdi.


Bunları eleştirirken ben "ak partinin iktidarını çekemeyen" olarak itham edildim

Büyük israil projesinden bahsederken çağdışı zihniyet olmakla , marjinallikle itham edildim

Zalime yardımı , işbirlikçiliği içinize sindiremedim
Sesimiz, yüreğimiz yettiği kadar bağırdım ;
İsrail Gazzeyi aylardır abluka altında tutuyor.Belki bu haince saldırılarında
800 değilde 20 filistinli şehit olsaydı bu kadar duyarlılık gösteremeyecektik
Zihinlerimizin ablukası delinemeyecekti.
Ilımlı islam taraftarları seçimle işbaşına gelmiş Hamasın radikalliğinden dem vuracak
nasıl olurda Hamas muhafazakarlastırılıp uyumlu hale getirilir ile ilgili yazılar yazacak
Ateşkesi Hamasın soba borularından yaptığı roketleri atmasının bozduğunu söyleyecek
ve suçu Hamasa atacaktı.
Bir israilli cocugun ölümüne geceler boyu ağladığını söyleyen hocaefendiler , kadim medeniyetin
kurduğu devletin meşruiyetine zarar vermeden Hamas sorunu çözebileceğini söyleyerek müritlerinin
zihinlerini ve benim midemibulandıracaktı.

insan olarak

Bizler israil savunmasız bebekleri , kadınları , yaşlıları vahşice öldürdüğü için lanetliyoruz.
haftanın ilk yazısıyla sizi başbaşa bırakıyorum.......

8 Ocak 2009 Perşembe

TEBRİKLER ..HUGO CHAVEZ...............


Chavez resti çekti

Chavez resti çekti
İsrail'in kanlı saldırıları karşısında Gazze'ye Arap dünyasından güçlü bir destek gelmemesi eleştirilirken, Venezuela'nın sıradışı lideri Hugo Chavez İsrail'e karşı aldığı kararla Müslümanlardan takdir aldı. Chavez, Filistinliler'e yönelik İsrail saldırısını "soykırım" olarak nitelemesinden kısa süre sonra, İsrail Büyükelçisi'ni sınırdışı etti. Caracas hükümeti, İsrail'in Gazze'deki sivillere yönelik saldırılarını protesto etmek maksadıyla İsrail'in Venezuela Büyükelçisi ile elçilik personelinin bir kısmını sınırdışı etme kararı aldıklarını belirtti.
HİÇ BİR D EVLETİN YAPAMA

7 Ocak 2009 Çarşamba

HANGİSİ DAHA İSRAİLLİ


Hangisi daha İsrailli?

İki yazar ve iki yazı. Yazarlardan biri İsrailii diğeri ise Türk. Aynı gün 2 yazı yazdılar. Biri İsrail'e lanet okuyor. Diğeri lanet okuyanlara militan diyor. Peki hangisi daha İsrailli?
İki yazar ve iki yazı. Yazarlardan biri İsrail Gazetesi Maariv’de yazıyor. Diğeri ise Türk.

İsrailli yazar Jonathan Geffen, 'Mezarlıkları bombalayalım!' başlıklı dünkü yazısında İsrail’in çoluk çocuk demeden nasıl insanları orada öldürdüğünü anlatıyor ve Gazze’de işledikleri suçu ‘kıyım-kırım’ olarak nitelendiriyor.

“Askerler, eğer benim ölümümden sonra operasyonlarınızdan birine isim verirken şiirlerimden birinden ilham almaya kalkarsanız size lanet olsun!” diyerek İsrail terörünü lanetleyen İsrailli yazar, yazısında şu ifadelere yer veriyor;

"Bu bakımdan en hayret verici olan bugün Gazze'de işlediğimiz suçun adı olan Pogrom'un [kıyım, kırım, Avrupa'da Yahudilere karşı yapılan saldırılara verilen isim] "pogromların şairi" Bialik [Sert Kurşun]'in bir şiirinden alınmış olması değil midir? Askerler, eğer benim ölümümden sonra operasyonlarınızdan birine isim verirken şiirlerimden birinden ilham almaya kalkarsanız size lanet olsun! Tüm alçakgönüllülüğümle vasiyetimi, mirasçılarım (eşim, ebeveynim ve çocuklarım) gelecekteki bir İsrail operasyonuna "Saklı Bahçe" ya da "Menekşeler" adını verme tuhaf fikri birinin aklına gelirse yasal olarak müdahale edebilmesi için değiştirdim. Yoksa kim bilir? Belki bir gün savaş ve insanlığa karşı suç yüzünden bir uluslararası mahkeme önüne çıktığınızda bunlardan birini okumaya kalkarsınız.”

Bir İsrailli yazar kendi ülkesinin askerlerinin gerçekleştirdiği katliamları bu şekilde lanetliyor.

Bir yazar da Türkiye’den. Doğan Grubu gazetelerinden Posta’da yazan Mehmet Ali Birand. Aynı zamanda Kanal D haberi sunuyor. Birand bugünkü yazısında kendi ülkesini eleştiren İsrailli yazarın yaptığını yapamıyor. Tam tersine İsrail ağzıyla konuşarak, İsrailin kanlı eylemlerini protesto edenleri eleştiriyor ve bu kişileri militan olarak nitelendiriyor ve “Buna karşılık, Gazze olayları Türkiye'deki islamcı militanlara aradıkları fırsatı fazlasıyla vermiş gibi görünüyor. Türk kamu oyunda ilk defa böylesine sert ve organize bir tepki ile karşılaşıyoruz.” İfadesini kullanıyor.

Türkiye’de geçtiğimiz günlerde İsrail katliamlarını protesto etmek için aynı gün Çağlayan’da 1 milyona yakın, Diyarnakır’da 200 bin ve diğer illerde on binlerce kişi aynı günde protesto gösterisi düzenledi. Birand’a göre bu milyonlarca duyarlı insan aslında militan oluyor.

İki yazar…

Biri İsrailli, biri Türk…

Yorum ise sizin...

İsrailli yazarın yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN

Mehmet Ali Birand'ın yazısını okumak için TIKLAYIN...

2 Ocak 2009 Cuma

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP)

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ

Şahinlerin yönetiminde olduğundan beri, ABD Dünya hakimiyetine dönük ataklar yapmaktadır. Bu yolda başarı temin etmek için de, devamlı olarak değişik hareket modellerini yürürlüğe koymaktadır. Bu modellerin gayeleri:

1 – Uygulamaya konan bu modellerin birinci gayesi ekonomiktir. Yani ABD’nin dış gücünü kullanarak ve bir süper devlet olarak, içindeki değişik kuruluşlara, sanayisine, silah tüccarlarına, kimya ve ilaç imalatı ile tüm büyük teknolojisine yeni pazarlar açmaktır.

2 – İkinci gayesi ise stratejik maddelere dönüktür. Dünyadaki dengelerin daha henüz aleyhlerine dönüşmeden, tüm yeraltı ve yerüstü zenginliklere ve stratejik maddelere el koymak suretiyle, gelecek için ABD’nin gücünü ve hakimiyetini garantiye almaktır.

3 – Üçüncü gayesi de, ABD’nin mutlak güvenliğidir! Kendi çoğalttığı ve adeta ektiği “Dünya Terörünü” kontrol altına almak ve dünyayı istediği gibi istismar etmektir. Kısacası yaptığı ve yapacağı istismarının güvenliğini sağlamaktır.

Not: ABD kendisine karşı olan terörü yok etmek istemektedir.

Kendisine karşı olmayana ise dokunmamaktadır!

Büyük Ortadoğu Projesinin hacmi

Büyük Ortadoğu Projesi: Yaklaşık olarak 22 ülkeyi – genellikle “Arap Devletlerini” kapsamaktadır. Projenin boyutları oldukça ilginç olmaktadır: Mesela Kuzey Afrika’daki Fas’tan başlamakta, sırayla Cezayir’i, Tunus’u, Libya’yı, Mısır’ı, Türkiye dahil Güney Kafkasları, Afganistan dahil Orta Asya’nın bazı devletlerini, Güney Asya’yı ve Ortadoğu’nun tamamını kapsamı içine almaktadır (Hatta ilerideki durumda Orta Afrika’da bulunan bazı İslam ülkelerini de dahil edebilirler).

Bu plana göre, plan içine girmiş olan bu bölgeler, istikrarsızlık bakımından, dünyanın en önemli bölgelerinden birini oluşturmaktadır

Hedef olan devletlerin tutumları

Şu anda bu bölgedeki devletlere iki seçenek kalmaktadır:

1 – Ya ABD ile bu plan dahilinde işbirliği yaparak onların yanında olacaklar,

2 – Ya da ABD’ye karşı gelerek bu plana karşı koyacaklardır. Kısacası, Mr. Bush ve şu andaki ABD’nin, şahinler yönetimindeki tutumunda: Orta yol veya tarafsızlık yoktur.

Şahinlerin anlayışları şu şekilde olmaktadır: “Ya Dost ya da Düşmansın”. Zaten ABD’nin karşısına çıkabilecek ve engel olabilecek belirli bir güç şu anda görülmemektedir.
.Avrupa Birliği ve ABD

Şu anda AB’nin ekonomik gücü çok yüksek, fakat siyasi gücü henüz tam olarak gelişmemiş durumdadır. Ayrıca askeri gücü de ABD ve NATO’ya göre çok düşüktür. O sebeple şimdilik AB ülkeleri, özellikle Almanya ve Fransa, bireysel olarak Rusya, Çin, Ortadoğu ülkeleri, Suriye, İran, Libya ve diğerleri ile ancak, dostlukların yenilenmesine, ticari anlaşmalara ve yatırımlara giden sözleşmelere yönelmektedirler. AB’nin şu anda büyük bir askeri gücü ve kapasitesi de yoktur. AB, NATO’daki güçlerine de henüz sahip çıkamamaktadır.
Hareket yoğunluğu Ortadoğu’dadır

“Büyük Ortadoğu Projesi” yakında fiilen başlayacağa benzemektedir. Bunun ön hazırlığı da Kıbrıs sorunu olmaktadır.

Kıbrıs meselesi de yakında istedikleri şekilde halledilecek gibidir. Bütün belirtiler o yöndedir.

Ortadoğu’da zayıf ve fakir devletler mevcuttur. Fakat, toprak altında olan servetleriyle zengin stratejik topraklardır. Bu nedenlerden dolayı bu bölge masaya yatırılarak, ABD strateji uzmanları tarafından en kolay yoldan zaferin nasıl elde edilebileceğini araştırmışlar ve bu projeyi üretmişlerdir.

Projenin içine alınacak devletlerin iç düzenlerinde ve yapılarında, Türkiye – İsrail – Pakistan ve Afganistan” dahil, Tüm ülkelerde, birtakım ön değişikliklerin yapılmasına gidilmek istenmektedir. Bu değişmelerin içeriğinde ise:

1 – Demokratik adımların atılmaları, yeniden yapılanmaları ve liberasyona doğru süratle yol almalarının sağlaması,

2 – Modern Emperyalizm sayılan “küreselleşmeye doğru” itilmeleri ve hazırlanmaları, Açık Pazar’a dönüşmeleri,

3 – İç idarelerinin terörden arınması, güvenliğin sağlanması ve ABD çıkarları ile uyumlu hareket etmelerinin sağlanması.
Türkiye bu planın neresinde olacak?

Türkiye’ye bu planın içinde değişik yerler öngörülmektedir: Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:

1 – Ilımlı İslam’ın geliştiği ve demokrasiyle İslam’ın bağdaşmasını gösteren “model ülke” rolü olabilir,

2 – Bazıları da Türkiye’yi “cephe” ülkesi olarak görmek istemektedir,

3 – Kimileri ise Türkiye’ye her iki rolü birden, yani “merkez ülke” görevinin verilmesini beklemektedir,

4 – Bazı kimseler “ Türkiye – İsrail – Ürdün” merkez ülkeler olarak rol oynamalarını istemektedir.

5 – Türkiye’nin pasif olarak bu projede yer alması da mümkün olmaktadır.

6 – Bu projenin tamamen dışında kalarak, hatta karşı durumda olmak da başka bir seçenektir.
Türkiye’nin tavrı ve hareketi nasıl olacak?

Türkiye bu plana ve projeye karşı tepki göstermemiştir. Onun için hareket tarzları henüz pek belli olmamaktadır. Şu anda adeta “bekle–gör” safhasındadır.

A – Türkiye, şu anda ABD’nin stratejik ortağı olarak zaten yanında olduğunu zannetmektedir.

B – Türkiye, AB ile anlaşmak ve AB’ye bir an önce girmek de istemekte ve onun hazırlıklarını yapmaktadır.

C – Irak durumunda ise, ABD’nin yanında bulunmak ve o bölgenin yeniden yapılanmasında aktif rol üslenmek isteğindedir.

D – Türkiye 1950 yılından beri demokratik sistemi benimsemiştir. İnsan haklarına elinden geldiğince riayet etmeye uğraşmaktadır. Dış pazarlara hatta “AB ortak pazarına tamamen açılmış durumdadır”. Kopenhag Kriterleri’ne uygun olarak çok değişik yasaları, “paket üstüne paket” şeklinde, Meclis’ten geçirmektedir. Ancak istedikleri verilmezse “Kopenhag Kriterleri’nin Ankara kriterlerine dönüşeceğini de beyan etmektedir.”

E – Değişik konferanslarda Türkiye Cumhuriyeti temsilcileri Ortadoğu’da, özellikle ticari ve ekonomik kalkınmaya dönük birlik oluşmalarını önermektedir.

F – Bunun yanında (Daha rahmetli Turgut Özal zamanında) Türkiye bir “Karadeniz Ekonomik Birliği”ni de önermiş bulunmaktadır. Ancak şu ana kadar o yönde herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir.

Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki, Türkiye dışa açılma yönünde hareket etmek için istekli görülmektedir.
Şu anda bu bölgedeki devletlere iki seçenek kalmaktadır:

1 – Ya ABD ile bu plan dahilinde işbirliği yaparak onların yanında olacaklar,

2 – Ya da ABD’ye karşı gelerek bu plana karşı koyacaklardır. Kısacası, Mr. Bush ve şu andaki ABD’nin, şahinler yönetimindeki tutumunda: Orta yol veya tarafsızlık yoktur. Şahinlerin anlayışları şu şekilde olmaktadır: “Ya Dost ya da Düşmansın”. Zaten ABD’nin karşısına çıkabilecek ve engel olabilecek BİR ĞÜÇ GÖRÜNMEMEKTEDİR