
Türkiye aydınlanıyor, her şey gecenin ardından gelen gün ışığı misali gözler önüne serilmeye başlıyor. Her şey aslına rücü ediyor, edecek. Birileri istese de istemese de. Sevse de sevmese de. Bu durumdan rahatsız olanlar tıpkı yarasanınaydınlıktan kaçması gibi kaçışmaya, bağrışmaya başlıyorlar. Hâlbuki onlar;hürriyeti, cumhuriyeti, demokrasi ve insan haklarını sahiplenen, tekelleştiren insanlardı.
Hâlbukionlar; yaşadığımız çağı yakalamış, modern kişiliklerdi. Okurlardı, yazarlardı, çizerlerdi. Entel birikimleri onları doğal hürriyetçi yapıyordu. Hürriyetinsahipleri, cumhuriyetin bekçileri, demokrasinin beşiğiydiler onlar. Sonra da onlar kalkıp cumhuru aşağıladılar "cumhuriyetin" anlamını bilmeden. Sonrada kalkıp hürriyet isteyenlerin özgürlüklerine kast ettiler, hür iradeyi benimsemeden. Sonrada onlar demokrasiyi, intikam alır gibi anti-demokratik birnşekilde uygulamaya koydular.
Onlar, bu milletin onurunu, vakarını koruyan "Çelebileri" alaya aldılar. Sırf milleti sevdiği için Ömer Seyfettin"leri görmezden geldiler. Hürriyeti, parapeşinde koşan bir iş adamının "amiral gemisi" sandılar. İktidarı baskı altına alıp, milletin iradesini etkisizleştirmeyi hürriyet sandılar.
Bağımsızlığa aidiyet veren değil, "bağlılığı" aidiyet haline getiren bir kavram zannettiler "Hürriyeti".
Hürriyeti, fakirden alıp zengine, mazlumdan alıp zalime, "Milletten" alıp elit bir tabakanın göğüne bir nişan-ı zişan gibi taktılar. Halktan hakkı alıp, hakkı halka iade etmemeyi hürriyet addettiler.
Onlar hakikatin ortaya çıkması için fikirlerin çarpışmasına izin
vermeyenlerdir. Çünkü hakikat kıvılcımları bile onların gözlerini kör etmeye
yeter.
“hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet/hakkıdır hakka tapan milletimin İstiklal” mısralarını onlar değiştirdiler. Hür yaşamayı hakka reva görmediler. İstiklal savaşıyla Hürriyetini kazanmış bu milleten bu koca değeri kendi istikballeri için çalmayı hürriyet saydılar…
Bayrağın ifade ettiği manayı Türk milletinin vicdanlarından silmeye çalıştılar. Zulmederek, zorla ve baskıyla…
Namık kemal"in ifadesiyle;
“ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet/ çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten.”
Hürriyetin katilleri ölümcül bir şefkatsizlikle İstikbali boğmaya çalıştılar. Ama başaramadılar.
“Zulüm ile baskıyla veya zorbalıkla Hürriyet vicdanlardan
silinemez ta ki "irade" ortadan kaldırılmadıkça. Yani insan yok edilmedikçe Hürriyet de yok edilemez.” Zalimler hürriyetten, zorbalar Cumhuriyetten, fasıklar da Demokrasiden bahsedemezler.
Cenap şebabettin, Tiryaki Sözleri"nde şöyle bir vurgu yapar.
“Hürriyet, hürriyetin ne olduğunu bilmeyenlerin hakkı değildir.”
Evet. Hürriyet,kimsenin tekelinde değil, bu milletin doğuştan fıtratında kaimdir. Millet iradesine saygı duymayanlar bir gün milletin kırbacını yemekten kendileri asla kurtaramayacaklardır.
Hürriyet kelimesi içinde geçen "har" gibi ölümcül derecede özgürlüğe inananların ve engellerden yılmadan felaketlerden intikam alanların hakkıdır.
Yani hürriyet, hürriyete gerçekten esir olanlarındır. Maddeye esir olanların değil.
Hürriyet birleştiricilerin hakkıdır, öteki zihniyetinin mensuplarının değildir. Hürriyet Ertuğrul Özkök"ün emekliliği yaklaşmış kadroları değil,
"Hür yaşamış nazlı bayrağımın ve Hakka tapan milletimin her gün doğan istikbal güneşidir."
Gözleri kör eden bir haşmetle…
Halil KURBETOĞLU
http://www.timeturk.com/blog/okuyanyazar/hurriyetsiz-hurriyet-172-yazisi.html